Şimdi yazının uzunluğunu görünce ya da aman kitap tanıtımı diye okumayacaksın. Siz bilirsiniz. Belki hayatına, sevgiye dair çok şey kaçıracaksın. Bu kitap tesadüfen çıktı önüme. Ve ben hiç bir şeyin tesadüf olmadığını düşünürüm. İyi ki de çıkmış diyorum. Bence sizde okumalısınız. Kafası karışık sosyoloğumuzun Erich Fromm’un “Sevme
Sanatı” kitabını bitirdim. Sosyologların çoğunun kafası karışık.
“Aşık olmak tamamiyle meta haline gelerek kişinin kendi olanaklarıyla alışveriş etmesi haline dönüştü.”
Sevgi paketlerimizi vitrine düzüyoruz.
Kullanma kılavuzunu bir de etiketi ekledik mi tamamdır.
“İnsanlar,
en kullanışlı nesneyi bulduklarını düşündükleri zaman birbirlerine âşık
olurlar.”
“Kişilik
paketlerini birbirleriyle değiştirirler ve ucuza kapatma yoluna giderler.”
Froom buna paket değişimi demiş. Oldukça da güzel
tanımlamış. Yalnız ben şunu eklemek istiyorum. Sevgi vitrininde ilk dikkatimizi
çeken pakettir. Paketin etiketi ne zaman önemli olur, ona değinmeden önce:
“Sevginin
de yaşamak gibi bir sanat olduğunun farkına” varmamız
gerekmektedir. Yani nasıl seveceğimizi öğrenmek istiyorsak. Tıpkı bir mesleği
öğrenir gibi öğrenmemiz gerekmektedir. Buna kendi mesleğinizi örnek
alabilirsiniz.
Sevgiyi daha anlaşılır kılmak için. Yalancı ya da
çoğumuzun içine düştüğü sanrı sevgilere örnek vermiş Fromm.
Örneğin aşağılanmaya, sevilmemeye, itilip kakılmaya,
hatta ikinci kadın ya da erkek olmaya bile gönüllü tipteki hastalık haline
gelmiş sevgi. Bu sevgi mazoşist
sevgidir. Kişi, o kişi olmadan yaşayamayacağını, onsuz hayatının ışığının
söneceğini düşünür. Fromma göre bu yalancı bir sevgidir. Bana göre de
salaklıktır.
Sadece insanı ele almayın sevgi denince. Mesela, bir
çiçeği alıyorsunuz. Onu ilgi gösteriyorsunuz. Sabah kalktığınızda günaydın
diyorsunuz. Suyunu, vitaminini VERİYORSUNUZ. Karşılığında o da size çiçek
veriyor. Hayatta kalıyor. Daha da güzelleşmek istiyor. İşte Fromm burada “Sevgi
vermektir der tekrar” Almak için vermek
değildir, sevdiğiniz için vermektir der. Siz gönülden verdiğinizde zaten
karşınızdakine vermeyi öğretirsiniz der. Erich Fromm’un bu açıklamasını şu
şekilde eleştiririm: İstediğimiz kadar gerçekten gönlümüzden geldiği için
verelim. Biz insanoğlu içten içe karşılığını almak isteriz. Çiçeğin
tomurcuklanmasını, açmasını isteriz.
Gelelim ikinci yalan sevgiye. Bu da sadist sevgidir. Örneğin nişanlı bir
erkek başka bir kadınında kendisiyle ilgilenmesini istemesi gibi. Fromm’a göre
bu kişi tek başınalığını, yalnızlığını, hapis olmuşluğunu böyle arayışlar içine
girerek kapatmak ister.
Üçüncü yalan sevgi. Buna uzun bir tanım kullanmış;
ama ben buna hayali sevgi diyorum.
Mesela, filmdeki, kitaptaki aşklara âşık olma. Sevgi duygusunu sadece orada
yaşayıp gerçek hayatına döndüğünde unutma. Ve filmlerdeki sevginin olmadığını
söyleme durumu söz konusudur. Bu tarzda insanlar oldukça çok bence.
“Sevme
zorlama olmadan sadece özgür olunduğunda yaşanabilen, insan gücünü somutlayan
bir eylemdir.”
Kendi seçiminiz değilse, özgür değilseniz sevgiyi
yaşayamazsınız. Fromm ilgiyi ihmal etmez. Sevgi sanatında ilginin olması
gerektiğini söyler. Örneğin; çiçekle ilgilenmeyen birisiniz. Sizin elinize
zorla çiçek veriliyor. Bunu seveceksin diye. Veya kedi ilgilendiğiniz bir
hayvan değil, bunu seveceksin diye elinize tutuşturuluyor. Ya da en basitinden
çoğunuz ilgilenmediğiniz mesleği seçtiğiniz için mesleğinizi sevmiyorsunuz.
Daha somut bir örnek verecek olursak ilgilenmediğiniz bir kadın ya da erkekle
ailenizin evlenmenizi istemesi. İlgilenmediğiniz şeyi nasıl seveceksiniz?
Sevmek
bir eylemdir, edilgen duygu değil.”
Sevmek bir eylemdir, edilgen duygu değil. Bu
cümleden ne anladınız? Fromm sevginin aniden oluşan bir duygu olmadığını
söyler. Yaşayarak öğrenirsiniz sevgiyi. Bir kişiyi tanımadan sevdiğinizi
söylemek bir sanrıdır. Bunu düşününce sevgili anlamında kimseyi sevmediğimi,
kimsenin de beni şu ana kadar gerçekten sevmediğini anladım.
Neye üzüleceğimi, üzüldüğümde nasıl biri olduğumu, peki sinirlenince, en sevdiğim yemeği, en çok neyden nefret ettiğimi…. Bilmeyen bir insan beni nasıl sevebilir.
“En
önemli verme edimi maddi değil, insanın kendisinden bir şeyler vermesidir.”
Sevinçlerini, ilgisini, anlayışını, bilgisini,
nüktesini, üzüntülerini- Eşlerin evlilikte neden sıkıntı çektiğini şimdi
anlıyor musunuz?
Fromm Sevme Sanatının reçetesini veremeyeceğini
söyler; ama bana göre reçeteyi vermiş.
Sevme
Sanatı Reçetesi:
İlgi
Bilgi
Sorumluluk ( emek)
Saygı
Buna milyonlarca örnek verilebilir. Hayvan, meslek,
çiçek, doğa, aile, eş sevgisi…
Ben birine değineceğim. Eşi alalım.
Bir giysi satın alırken ya da ayakkabı ilk önce
neyine bakarız. Dış görünüşüne. Öncelik budur. Bizi etkilemelidir. Dış
görünüşünden önemli olan diğer şeylere sonra bakarız. Rahat mı, ayağı vuruyor
mu? Ayakta güzel gözüküyor mu ya giysi uzun mu kısa mı? Kilolu gösteriyor mu
gibi? İnsanoğlu her şey de ilk önce ilgi temelli olur. “İlgilenmediğiniz bir
şeyi sevemezsiniz.” Annenizin ısrarıyla aldığımız içinize sinmeyen giysiyi dolaptan hiç çıkarmayıp tozlanması gibi.
İkinci Bilgi, bilmediğiniz, tanımadığınız şeyi
sevemezsiniz. Şimdi biri bana çıkıp seni seviyorum dese inanmam ailem dışımda. Tanımadığınız kişiyi nasıl sevebileceksiniz.
“Sevgi
nedir emektir.” “Kişi uğrunda emek harcadığı şeyi sever ve kişi sevdiği şeyler
için emek harcar.”
Ve son olarak
saygı. Saygının korkmak olarak anlaşılmaması gerektiğini söyler. Saygı,
kişiyi olduğu gibi kabul etmek, değiştirmemektir. Dikensiz kaktüs istemek gibi
bir şey bu.
-Kaktüs istiyorum; ama dikeni olmasın. :)
On sayfalık bir not var elimde. Ancak bu kadar
kısaltabildim. Yazamadığım birçok şey var cinsel sevgi, öz disiplin, yalnız kalma terapisi...Kısa notlar ekleyeyim:
*Benlik
gelişmemişse sevdiği kişiyi putlaştırmak ister.
*Eğer bir başkasını seviyorsam, ona benim yararlanacağım bir nesne olarak değil. O olarak alır, onunla kendimi bir kılarım.”
*Eğer bir başkasını seviyorsam, ona benim yararlanacağım bir nesne olarak değil. O olarak alır, onunla kendimi bir kılarım.”
*Tanrı
sevgisinin yozlaşması, insan sevgisinin yozlaşmasıdır.
*Çağdaş
insan üç yaşındaki çocuk konumdadır, ancak anne, baba diye ihtiyaç duyduğu anda
bağırır.
*Sevgi
arama kendi yalnızlığını, tek başınalığını kapatma duygusuyla karıştırılmamalıdır.
*Sevilmekten
korkan bilinç altında sevmekten korkmaktadır.
*Eğer
sevginiz sevgi doğurmuyorsa, bu sevginizin sevgi üretmediği anlamına gelir.”
Sevilen kişi olamıyorsanız. Sevginiz güçsüzdür.
En son şunu demek istiyorum.
Kadınlar, beyaz atlı prensinizi beklemeyin, erkekler
elinizdeki camdan ayakkabıyla Kül kedisi arayışı içine girmeyin. İlk görüşte
aşkın, sevginin olmadığını kafası karışık Fromm amcamız gayet güzel anlatmış. O
nedenle böyle hayal Dünyasında gezmeye gerek yok.
Neden kafası karışık dediğimi merak ettiniz?
Sevgi
almak için vermek değildir der; ama verdiğimiz sevginin yansıması alınmayan
sevginin mazoşist sevgi olduğunu söyler.
Çelişkili bir
çok durum var; fakat sevgiyi anlatmak kolay değil. Ve bunu şu ana kadar başaran
tek kişi olmuş bana göre.
GEÇERLİ OLAN BU SİSTEM İÇİNDE SEVMEYİ BAŞARABİLEN
AYRICALIKLI İNSANLARDIR. Hadi rastgele. Görüşmek üzere!
Sahipsiz Cümleler
Kitap tavsiyesi benim icin cok guzel oldu. Bu tarz kitaplari cok severim. Saol canim ;)
YanıtlaSilKesinlikle oku canım. Bazen ne diyor bu ya dediğim oldu benim. Sosyologların dili bazen biraz karmaşık olabiliyor. Ama güzel bir kitaptı. Cesur Yeni Dünya kitabına başlayacağım bendeç
SilOkumaya baslayacagin kitabin konusuna baktim simdi biraz farkli geldi. Bende tanrinin unutulan cocuklari kitabini okuyorum, son 100 sayfa. Bir suru odul almis ama Ben cok sikildim gereksiz bos diyaloglardan baska bisey yok. Katilin Kim oldugunu merak ettigim ve yarim birakmamak icin okuyorum. :)
SilBazı kitaplar çok gereksiz ya. Hele Türkiye'de okuma yazma bilen kitap çıkartıyor :D
Sililk görüşte aşk,güzel bişey ama:))
YanıtlaSililk görüşte aşkıyla ömür sürenler demek ki sevme sanatının şifresini çözmüş:))
teşekkürler özlem,çok güzel bir konu:))
Aşk başka bir şey sevgi başka bir şey bence. İlk görüşte herkes aşık olabilir; ama sevemez. Aşk arzuyla bir bütün çünkü. :)
Sildemek istediğim;
Silaşık oluyorsun,aşkınla bi ömür yaşıyorsun,aşkın ömrü bitmiş,senn öyle emek vermişsin ki,sevgin ooooo nefis olmuş:)))
Hahahahaha...O zaman hepimiz öyle şanlı insanlardan oluruz umarım. Sen o şanslı insanlardan birisin sanırım. :)
SilBlogu reklam alanı sanan bloglar. Bu üç oldu boş yere uğraşmayın, emeğinizi boş yere harcamayın. Yorumu yayınlamam. Hanimiş yorum! Yok muymuş hehehehe...Bence bu moda işini de bırakın böyle pazarlama olmaz. :D
YanıtlaSilNe güzel yazmışsın!
YanıtlaSilKitabı merak ettim bir okuyayım bakalım :-)
Güzel kitaptı. Sadece dilinde, anlatım tarızın da bir sorun var. Çeviriden mi diye düşündüm. Ama sosyolog olmasına bağladım. :)
Silben de erich fromm'un yaşama sanatını yeni bitirdim şahane :))
YanıtlaSilHay senin tatlı yanaklarını mıncırırım. :) Ben de bugün düşünüyordum Sanatı diye bir tane daha bir kitabı vardı neydi ya diye. Sen cevabını vermiş bana. Onu da okuyayım. :)
Sil